26 Mayıs 2013 Pazar

Çocuk Felci Virüsünü Beyin Tümörünü Biyoteknik Yolla Öldürmek.


 Bir saldırı glioblastoma bir biyo-mühendislik poliovirüs uygun doz seviyesi kurmak için erken bir çalışmada cesaret verici sonuçlar gösteriyor kullanan beyin tümör hücreleri, Duke Kanser Enstitüsü raporu araştırmacılar. Duke geliştirilen ve devam eden bir faz 1 çalışmada test tedavi, kanser hücreleri gibi çalışır reseptörlerinin bir bereket olduğunu keşif istifade mıknatıslar sonra bozar ve hücreleri öldürür poliovirüs, çizim. Normal hücreler için zararsız iken PVSRIPO olarak bilinen araştırma tedavisi, kanser hücreleri için öldürücü olan virüs tasarlanmış bir formu kullanır. Doğrudan hastanın tümör içine infüzyon, virüs tabanlı tedavisi de enfekte tümör hücrelerine karşı bir saldırı başlatmak için vücudun bağışıklık savaşçıları tetikler. Yedi hastanın sonuçları olan tümörler glioblastoma multiforme, en yaygın ve saldırgan için geleneksel tedaviler rağmen vak'alar tekrar çalışmaya dahil Chicago (ASCO soyut # 2.094), önizleme Klinik Onkoloji Amerikan Derneği 2013 Yıllık Toplantısı'nda sunulan ön verilere, beyin tümörü. Çalışmaya alınan hastanın, üç ilaca iyi yanıt var. Bir hasta hastalıksız 12 ay tedavi sonrası kalır, başka bir 11 ay tedavi sonrası ve üçüncü beş ay sonra hastalıksız olduğunu. Geleneksel tedavi ile, glioblastoma hastalarının yaklaşık yarısı sekiz hafta içinde tekrarlayan tümör büyüme görüyoruz. Çalışmaya iki hastada da adil değildi; bir iki ay sonra nüks tümör büyümesi vardı ve başka bir durumu dört ay sonra geriledi. Kalan iki hastada sırasıyla, son üç ve iki ay tedavi, ve şu anda ücretsiz hastalığı devam edilmiştir. "Bu ilk sonuçlar ilgi çekici olan," Annick Desjardins, MD, FRCPC, baş araştırmacısı ve Tıp Duke Üniversitesi de tıp doçent söyledi. Onlar kan-beyin bariyerini geçemez ve sık sık özellikle tümör saldırı çünkü "glioblastoma için mevcut tedaviler sınırlıdır. Bu tedavi, bu sorunların üstesinden gelmek için görüntülenir. Biz bizim çalışma ile ileriye taşımak gibi ek sonuçları görmek için istekli. "
http://bioeng.org/polio-virus-bioengineered-to-kill-brain-tumor/

11 Mayıs 2013 Cumartesi

Organik Bilgisayar

ABD ekibi hayvanlar kazanmak için basit görevleri üzerinde işbirliği izin beyin-to-beyin arayüzleri adı verilen cihazlar ile iki sıçan donatılmış ödülleri , su bir içecek olarak,.
Teknolojinin bir tek radikal gösteriye, bilim adamları kullanılan internet Durham, Kuzey Carolina Duke Üniversitesi araştırmacıları 'laboratuarda bir ile, binlerce kilometre ile ayrılmış iki sıçan beyin bağlantı ve Natal, Brezilya diğer. Miguel Nicolelis, felç insanların düşünceleri ile bilgisayar ve robot kollar kontrol izin cihazların öncüsü önderliğinde, araştırmacılar en son iş birden fazla beyin bilgileri paylaşmak için bağladım sağlayabilir söylüyorlar.


"Bu deneyler biz beyinleri arasında sofistike, doğrudan iletişim bağlantı kurduk gösterdi," Nicolelis yaptığı açıklamada. "Aslında, ben organik bir bilgisayar dediğimiz yaratıyor."
Bilim adamları ilk sıçan paylaşmak ve elektriksel olarak motor korteks, hareket işler beyin bölgeye ulaşmak elektrot küçük ızgaraları ile beyinleri bağlayarak birbirlerinin duyusal bilgileri, hareket olduğunu göstermiştir.
Hafif yukarıda gittiğinde fareler bir kaldıraç basın eğitilmiştir. Onlar doğru iş yapıldığında, onlar bir bardak su var. Beyin bilgileri paylaşmak için hayvanların yeteneğini test etmek için, onlar iki ayrı bölümlerinde fareler koymak. Sadece bir bölme kolu üzerinde çıkan bir ışık vardı. Sıçan kolu basıldığında, kendi beyin aktivitesinin bir elektronik versiyonu diğer sıçan beyni doğrudan gönderildi. Çalışmalarda, ikinci sıçan koluna basarak içe Beyin sinyalleri doğru zaman% 70 verdi.
Dikkate değer olarak, fareler arasındaki iletişimin iki-yollu olduğunu. Alıcı sıçan görevi de başarısız olursa, ilk sıçan bir içki ile ödüllendirilir ve ortağı için görevi kolaylaştırmak için onun davranışını değiştirmek için ortaya değildi. Daha deneylerde, fareler onları dar ve geniş ayırt etmek için gerekli bir görev işbirliği açıklıklar kendi bıyık kullanarak.
Son test olarak, bilim adamları farklı kıtada sıçan bağlı ve internet üzerinden ileri geri kendi beyin aktivitesi kirişli. "Hayvanlar çıkan gürültülü iletim ve sinyal gecikmeler ile, farklı kıtalarda olmasına rağmen, yine de iletişim kurabiliriz," Miguel Pais-Vieira, yaptığı açıklamada Çalışmanın ilk yazarı, dedi. "Bu, çok farklı yerlerde dağıtılan hayvan beyinleri bir uygulanabilir ağ oluşturabilirsiniz söyler."
Nicolelis ekibi şimdi daha karmaşık görevleri çözmek için aynı anda birden hayvanların beyin bağlantı yolları üzerinde çalışmakta olduğunu söyledi. "Hatta hayvanların bir 'beyin-net' bir parçası olarak etkileşim başladığınızda ortaya çıkan özelliklerinin türlü görünür olacağını tahmin edemez," dedi. "Teorik olarak, beyin bir arada bireysel beyin kendileri tarafından elde edemez çözümler sağlayabilir düşünebiliriz."
Araştırma Bilimsel Raporlar dergide yayınlanır.
Oxford Üniversitesi İnsanlık Enstitüsü Geleceği olarak neurotechnologies etik çalışmalar Anders Sandberg, iş beyin bilgileri kodlamak nasıl anlamak için yardımcı "çok önemli" olduğunu söyledi.
Ama teknolojinin etkileri ve gelecekteki potansiyel kullanım alanları çok geniştir, Sandberg dedi. "Biz gezegen çalışan temel nedeni biz iletişim ve koordinasyon da inanılmaz iyi olmasıdır. Biz çok akıllı hayvanlar olmasına rağmen bu olmadan, biz gezegen hakim olmaz. "
"Ben bundan süperakıllı sıçan herhangi bir riski olduğunu sanmıyorum," diye ekledi. "Duyusal bilgi paylaşımı ve planlamak için güçlü olmak arasında büyük bir fark var. Ben sıçan multiborgs 'bir yakın işgali hakkında endişeli değilim. "
Çok az düşünceler kodlanmış nasıl ve nasıl başka bir kişinin beynine bulaflabilecek bilinir - yakın zamanda gerçekçi bir umudu olmadığını bu yüzden. Ve çok aklımızda ne Sandberg biz yapabilir ne bir "taslak" olarak adlandırdığı şeydir. "Çoğu zaman, biz utanç verici ve kafa karıştırıcı olacak bu taslaklar, ortaya istemiyorum. Biz harekete geçmeden önce ve bu taslaklar bir çok değiştirilir. . Sanırım başkasının kafasında "olmak için çok müteşekkir olacağını düşünüyorum çoğu zaman Hikayesi
Yukarıdaki hikaye Guardian tarafından sağlanan malzemelerden yeniden yazdırılır.


Kaynak: http://bioeng.org/

7 Haziran 2012 Perşembe

Cern Deneyi Ve Konu Anlatımı


Dünya fizikçilerinin yarısından fazlasının yer aldığı düşünülen büyük bir proje, hayallerin gerçekleşebileceğini gösteren eşsiz bir laboratuvar, ülkeler arası dostlukları geliştiren veya birbirine düşman olmasını sağlayan açık olduğu kadar gizli bir proje..

Çok sayıda kıyamet teorisine konu olan korkutan CERN ,

Yapılan deneylerle evrenin sırlarını aydınlatabileceğine umut bağlanan CERN.

Fizikist ekibi olarak bu sayımızda Cern nedir?Cern de yapılan çalışmalar nelerdir? Bu çalışmaların dünyamızı ve en önemlisi ülkemizi nasıl etkileyeceği sorularına cevap arıyoruz.Cern ile ilgili birçok kaynaktan gazete arşivlerinden TAEK,TÜBİTAK … gibi ülkemizin bilim kurumlarının yaptığı yayınlardan ve CERN ‘ün resmi sitesinden aldığımız bilgileri sıralamaya çalıştık.

CERN nedir?

Nükleer Araştırmalar için Avrupa Konseyi anlamına gelen Fransızca "Conseil Europeen pour la Recherche Nucleaire" sözcüklerinin kısaltması.
1954 yılında Cenevre'de kurulan organizasyonun adı, daha sonra İngilizce "European Organization for Nuclear Research" olarak değiştirildi, ancak CERN kısaltması değişmeden kaldı.Bu topluluk 12 Avrupa ülkesinin (Belçika, Almanya, Fransa, Danimarka, Hollanda, İngiltere, İsveç, İsviçre, İtalya, Norveç, Yugoslavya, ve Yunanistan) işbirliği ile kurulmuştur. Kurulduğundan bu yana Merkez, çok geniş katılımlı uluslararası işbirliğinin başarılı bir örneği olarak hizmet vermektedir. CERN'e üye ülke sayısı 20'dir. Bu ülkeler; Almanya, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İngiltere, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, Macaristan, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovakya ve Yunanistan'dır. Gözlemci olarak katılan ülke/kuruluş sayısı 8'dir. Gözlemci statüsündeki ülkeler; Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan, İsrail, Japonya, Rusya Federasyonu ve TÜRKİYE'dir. Ayrıca, Avrupa Komisyonu ve UNESCO da gözlemci olarak temsil edilmektedir.

Türkiye 1961'den bu yana GÖZLEMCİ statüsünü sürdürmektedir. Gözlemci olan ülkelerin hak ve yetkileri, konseyin açık toplantılarına katılmak, bu toplantıların gündem ve dokümanlarını temin edebilmek, ve Konsey Başkanının daveti ile müzakerelere katılabilmektir.

Merkezi Cenevre kentine yakın, İsviçre-Fransa sınırında yer alan CERN, dünyanın en büyük parçacık fiziği araştırma laboratuvarıdır. Yaklaşık 80 ülkeden 500 üniversiteyi temsil eden 6500 civarında ziyaretçi bilim insanı (dünyadaki parçacık fizikçilerinin yarısı) CERN'e gelerek kendi araştırmalarını yapar.

CERN'ün Kuruluş amacı nedir?

CERN İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa'nın fizik alanında ABD'ye yetişebilmesi ve nükleer parçacık fiziği konusunda atılım amacıyla kurulmuş bu merkezdir.

CERN, Avrupa'nın fizik alanında Amerika ve Rusya ile yarışa girmesini sağlayarak amacına şimdiden ulaşmış gibi görünüyor.

CERN'de yapılan araştırmalar nelerdir?

CERN'de yürütülen araştırmaların esas amacı maddenin yapısını ve maddeyi bir arada tutan kuvvetleri anlamaktır. İnsanlığın asırlardır yürüttüğü maddenin yapısını anlamak amaçlı büyük faaliyetin modern altyapısı parçacık hızlandırıcılarıdır. Parçacık hızlandırıcılarında çok yüksek enerjilere ve çarpışma sayılarına erişmek, çarpışmalardan çıkan çok sayıdaki parçacığı algılayabilmek mevcut teknolojinin sınırlarını zorlamaktadır. Bu bağlamda CERN, temel bilim araştırmalarının yanında, yarının teknolojilerini geliştirmekte de çok önemli bir rol oynamaktadır.

Süper iletken teknolojisinin CERN hızlandırıcıları sayesinde ilerlemesi, yeni temiz enerji kaynaklarının araştırılması, yeni reaktör sistemlerinin geliştirilmesi, bilgisayar teknolojisi, tıpta tedavi ve teşhis uygulamaları, yeni elementlerin bulunuşu en önde gelen araştırmalardır. Parçacık fiziği araştırmaları lazer fiziği, plazma fiziği, elektronik, telekomünikasyon, nanobilim, malzeme bilimi, nükleer tıp ve radyoterapi, bilişim teknolojisi (yazılım geliştirme, bilgisayar mimarisi, bilgisayar ağ bilimi vb.), savunma sanayi ve mühendisliğin çeşitli dallarındaki yeni gelişmelerin lokomotifidir. Örneğin, bugün dünyadaki bilgisayar iletişiminin kalbi olan World Wide Web (www), pek çok ülkeye dağılmış olarak çalışan parçacık fizikçilerinin hızlı ve kolay iletişim kurmalarını sağlamak amacıyla, CERN'de bir bilgisayar programcısı olan Tim Berners-Lee'nin "HTML" adlı bilgisayar dilini bulup geliştirmesiyle oluşmuştur. Diğer bir örnek ise hızlandırıcılar sayesinde ilk defa olarak anti-hidrojen üretiminin gerçekleşmesidir. Bu kapsamda CERN, temel bilimin en ileri saflarında yeni bilgi üretmeye çalışan bilim adamlarına teknolojinin izin verdiği en ileri deneysel olanakları ve çözümleri de sunmaktadır.

CERN'de yüzlerce bina, 3000 kişilik destek personeli ve nöbetleşe kısa süreler için çalışan 2500 kadar fizikçi vardır. Bunlardan 100 kadarı teorik fizikçilerdir. Diğerleri ise, teorisyenlerin fikirlerinin tecrübe edildiği deney düzeneklerinin (mekanizmalarının) projelerini hazırlayan, yapımını sağlayan ve deneyleri yürüten tatbikatçılardır.

CERN'in en büyük karar organı CERN Konseyidir. Konsey üye ülkelerin ikişer temsilcisinden oluşur ve her üyenin eşit oy hakkı vardır. Konsey, CERN'in bilimsel makro planını oluşturur ve bu planın gerçekleşmesini izler. CERN'deki değişik hızlandırıcılarda yürütülecek projelerin seçilmesi ve izlenip değerlendirilmesi, her hızlandırıcı için ayrı ayrı oluşturulan program komiteleri tarafından gerçekleştirilir. Program komitelerinin seçtiği projeler, CERN Direktörü, Direktör Yardımcıları, Program Komitelerinin Başkanları ve Araştırma Bölümlerinin Başkanlarından oluşan Araştırma Kurulu'nda karara bağlanır. Avrupa'nın bu en başarılı megabilim projesine katılmak ve katkıda bulunmak bugün tüm dünya ülkeleri arasında bir prestij konusu olup, gelişmişliğin bir ölçüsü olarak görülmektedir. Son yıllarda, ABD, Rusya Federasyonu, Japonya ve Çin gibi üye olmayan ülkeler de CERN hızlandırıcılarına ve projelerine büyük parasal katkıda bulunmaktadırlar.
CERN'de en önemli yeri, yeraltındaki parçacık hızlandırıcılarının, yani akseleratörlerin olduğu bölgedir. Tarım arazisinin altında kilometrelerce uzanan dev makinalarda atom parçacıkları ya birbirleriyle, yahut atom çekirdeği ile korkunç hızlarda çarpıştırılırlar.

CERN laboratuvarlarının temeli hızlandırıcılar ve dedektörler üzerine kuruludur.

CERN'deki ilk hızlandırıcıdan başlayarak kronolojik olarak sıralamak gerekirse,

1956'da kurulan 28 GeV'lik eşzamanlı proton hızlandırıcısı yapıldı.

1957 yılında kurulan 600 MeV'lik proton hızlandırıcısı devreye girdi.

1959'da devreye giren 28 GeV'lik proton hızlandırıcısı (Proton Synchrotron, PS) ise bugün hala kullanılmaktadır

1976'da 450 GeV'lik bir başka hızlandırıcı daha kulanıma girdi. 450 GeV süper proton hızlandırıcısı (Super Proton Synchrotron, SPS) ise bir çok Nobel Kazanan çalışmalara olanak sağlamıştır.

1981'de geliştirilerek çarpışma halkası olarak kullanılabilecek duruma getirilen bu cihazdan bugün, dönüşümlü olarak parçacık hızlandırıcısı ve çarpıştırıcı olarak faydalanılmaktadır. Çarpışmalar ile bazı kısa ömürlü garip madde biçimleri bu arada parçacık fizikçilerinin ilgilendiği W ve Z parçacıkları ortaya çıkarılmıştır.

1989-2000 yılları arasında hizmet vermiş olan CERN'deki en önemli tesis elektron-pozitron çarpıştırıcısıdır (Large Electron-Positron Collider, LEP) ve bu çarpıştırıcı 100-200 GeV enerji aralığında çalışmıştır. Günümüzde bu çarpıştırıcının yerine yeni bir proton-proton çarpıştırıcısı olan LHC (Large Hadron Collider) kurulmaya başlamıştır ve bilindiği gibi bu tesisin 2000 yılında devreye girmiştir.
CERN fiziğe hizmet ederken teknolojinin özellikle bilgisayar teknolojisinin gelişmesine önemli katkılar sağlamaktadır.

1994 yılında Ağ ile ilgili standartları dünya çapında belirleyecek açık bir kurum olan W3C'yi kurmuştur, halen de başkanlığını yapmaktadır.

İnsanlık kültürüne katkılarından ötürü 2004 yılında kendisine İngiltere Kraliçesi tarafından sör unvanı verilmiştir.
Kendisi şu anda World Wide Web Consortium'un (W3C) başkanı, MIT'de kıdemli araştırmacı, Southampton Üniversitesi'nde bilgisayar
bilimleri profesörüdür.

2000 yılında Dünyadaki en büyük çarpıştırıcı olan Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (Large Hadron Collider, LHC), devreye girmiştir. 2000 yılında faaliyeti sona eren Büyük Elektron-Pozitron Çarpıştırırcısı (Large Elektron-Positron, LEP) yerine inşa edilmiştir. Çevresi 26.659 metredir (yaklaşık 27 km) ve yer yüzeyinden 100 metre derinliktedir. LHC'de çok yoğun iki proton demeti 14 TeV'lik (14x1012 eV) kütle merkezi enerjisinde çarpıştırılacaktır. Proton demetleri vakum (10-13 atm) altında ışık hızına yakın bir hızda (ışık hızının %99,99'u kadar) çarpışacaklar ve her saniyede yaklaşık 600 milyon çarpışma meydana gelecektir. Sistem, süper iletken teknolojisi kullanarak mutlak sıfırın hemen üstünde -271 °C'de çalışacaktır. Bu, dünyada erişilmiş en yüksek çarpışma enerjisi
olacaktır, dolayısıyla bu sayede maddeyle ilgili bugüne kadar bilinmeyenlerin gün ışığına çıkması mümkün olacaktır.
Yüksek enerji fiziği araştırmalarında bir çığır açılacak, mevcut teorilerin aradığı birçok sorunun cevabı –evrenin oluşumu da dâhil olmak üzere- CERN'de yapılacak deneylerden elde edilecektir
Biz LHC'yi Türkiye ‘de Büyük Hadron Çarpıştırıcısı olarak biliyoruz. Bu çarpıştırıcı yapımı uzun yıllar süren titiz bir çalışmanın ürünüdür.

Dört adet dedektörden oluşan LHC'nin yapısına göz atalım.
Dedektörler LHC sisteminin ana parçalarını oluşturmaktadır ve hızlı parçacıklar çarpıştığında oluşan parçacıkları kaydeden, on binlerce karmaşık parçadan ve elektronik devreden oluşan dev aygıtlardır. LHC çarpıştırıcısı ATLAS, CMS, ALICE ve LHCb olmak üzere dört dedektöre sahiptir.
ATLAS (A Toroidal LHC ApparatuS): Evrenimizi oluşturan temel kuvvetleri ve maddenin temel yapısını araştırmakta kullanılacaktır. Boyut olarak en büyük LHC dedektörüdür. ATLAS deney grubunda, 35 ülkeden 150 üniversite ve laboratuvardan katılan toplam 1800 fizikçi bulunmaktadır. Bu deneydeki çalışmalara ülkemizden, TAEK destekli projeler çerçevesinde, Ankara Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi katılmaktadır.

CMS (Compact Muon Solenoid): Genel amaçlı bir dedektördür, manyetik alanı selonoid tarafından oluşturulur. Bazı fizik süreçlerinin iyi algılanabilmesi için özel tasarımlanmıştır. 37 ülkeden, yaklaşık 2000 fizikçi ve mühendis katılmakta, 155 enstitü katkı vermektedir. Bu deneydeki çalışmalara ülkemizden, TAEK destekli projeler çerçevesinde, Boğaziçi Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi katılmaktadır.

ALICE (A Large Ion Collider Experiment): Çok küçük boyutlarda maddenin fiziğini araştırmakta kullanılacaktır. Çekirdek-çekirdek çarpışmaları ile quark-gluon plazmasını inceleyecektir. Bu deneydeki
çalışmalara ülkemizden, TAEK destekli bir proje çerçevesinde, Yıldız Teknik Üniversitesi katılmaktadır.

LHCb (Large Hadron Collider beauty): B-kuark ve b mezonların özelliklerini ve parite bozulmasını araştırmak amacıyla kurulmuştur.

CERN'DE YAPILAN DİĞER ÇALIŞMALARA ÖRNEKLER

• CLIC: CERN'de kurulması düşünülen bir diğer çarpıştırıcı ise, CLIC (Compact Lineer Collider) elektron-pozitron çarpıştırıcısıdır. LHC'den elde edilen fizik sonuçlarına göre daha duyarlı deneylerin yapılabileceği ortamı sağlayacaktır. Çoklu TeV enerjili elektron-pozitron lineer çarpıştırıcısının fizibilite çalışmaları “CLIC Test Facility 3” CTF3'de yapılmaktadır. Burada, CLIC teknolojisinin teknik özellikleri test edilmektedir. Bu çalışmalara ülkemizden Ankara Üniversitesi katılmaktadır.

• CAST (CERN Axion Solar Telescope): 2000 yılında CERN tarafından onaylanan CAST deneyi, parçacık fiziğindeki yaklaşık 30 senelik bir problem olan Güneşin merkezindeki 15 milyon
derecelik plazmadan çıkan Axion'ları (ki bunlar evrenin yaklaşık dörtte birini oluşturan soğuk karanlık maddeye de en uygun adaydır) gözlemleyerek ışık tutmayı hedeflemektedir.

Bu deneydeki çalışmalar, TAEK destekli bir proje çerçevesinde,
Doğuş Üniversitesi tarafından yürütülmektedir.

• SOLDE (On-Line Isotope Mass Separator): ISOLDE tesisi çok sayıda farklı deneyler için çok çeşitli radyoaktif iyon demetlerinin üretimini yapmaktadır. Bu deneyde madde bilimi, yaşam bilimi, katı hal fiziği, nükleer fizik, atom fiziği çalışılmaktadır.
Soru: Yapılan çalışmalara bakıldığında sadece gözlemci statüsünde olmak bir fizikçi olarak beni ve ülkemizde üniversitelerde görev yapan, laboratuvarlarda sabahlayan bilim insanlarını oldukça incitiyor doğrusu. 1954 yılından bu yana hemen yanı başımızda Avrupa'da gerçekleşen bu devasa projenin içinde neden yer almadık.

Tüm bu gelişmeler olurken ülkemizin bundan haberi yok muydu? Biz bu çalışmalara neden ve nasıl dahil olamadık? şeklindeki
sorular ister istemez aklımızı meşgul ediyor.

Cevap: Bunun cevabı ise güldürürken düşündüren cinsten..Trajikomik olayların ilki Adnan Menderes hükümeti 1954 yılında üyelik için para yatırılması gerektiğini duyunca "Bizde bilim adamı yok ki üye olalım!" diyerek yan çizmesiyle başlıyor. Diğer hükümetlerde bilime önem verdi denemez.Nereden mi biliyoruz? Bunu 2001 yılında kendisi de bir fizikçi olan Erdal İnönü'nün itirafı ile öğreniyoruz.” 40 yıl önce Cern ‘e üye olabilirdik ama ben beklemek gerekir diye düşündüğüm ve bu yönde karar verdiğim için kendimi affetmiyorum” diyor Erdal İnönü.

Nihayet sene 1985 i gösterdiğinde bir girişim gerçekleşiyor. Prof. Ahmet Yüksel Özemre'nin başkanlığında bir heyet CERN yönetimi ile temaslarda bulunmuş, maalesef bu olumlu başlangıç Prof. Özemre'nin TAEK başkanlığından ayrılması ile amaca ulaşamadan son bulmuştur.
Bir sonraki girişim 2001 yılı başında Prof. Engin Arık, Prof. Metin Arık, Prof. Ayla Çelikel ve Saleh Sultansoy tarafından başlatılmıştır. TÜBA'nın öncülüğünde CERN-Türkiye ilişkileri ile ilgili toplantılar düzenlenmiştir. DPT Müsteşarlığı bu konuda tam destek sözü vermiştir.

CERN Bilimsel Direktörü Prof. Cashmore başkanlığında bir heyet Ankara'yı ziyaret ederek DPT, TÜBA ve TÜBİTAK yönetimi ile temaslarda bulunmuştur. Maalesef o zamanki TÜBİTAK yönetiminin engellemesi sonucunda bu girişimler de başarıya ulaşamamıştır. 1985-2001yılları arasında görüldüğü gibi ülkemiz bilim kurumları Cern'e üyeliğimize pek sıcak bakmadıkları gibi önüne set çekmeyi de ihmal etmemişler.

2005 Dünya Fizik Yılında, TFD(Türk Fizik Derneği) yönetimi önderliğinde,
tekrar gündeme getirilen Türkiye'nin CERN üyeliği konusu Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın gündemine taşınmıştır.
TFD Başkanı Prof. Baki Akkuş'un fizik camiasına bildirdiği gibi, TAEK Başkanı Sayın Okay Çakıroğlu kurumunun çok olumlu görüşünü Başbakanlığa iletmiştir.
Hatırlayacağınız gibi Isparta da bir uçak kazasında diğer beş fizikçi
arkadaşı ile beraber hayatını kaybeden Prof. Engin Arık (saygıyla anıyorum) ve çalışma arkadaşı Prof. Saleh Sultansoy ”CERN üyesi olan 20 Avrupa ülkesi arasına hala girmemiş olan Türkiye'nin, bu süreci acilen başlatması tüm Türk Fizik camiası ve gençlerimizin bilimsel geleceği açısından hayati
önem taşımaktadır.” şeklindeki sözleri başbakanlığa iletilmiş olan görüştür.
Boğaziçi Üniveritesi Fizik Bölümü'nden Prof. Metin ARIK‘ın şu sözleri
Üyelik sürecini özetler nitelikte “CERN'e üyelik konusunda geç kalındı. Türkiye, daha 1961 yılında CERN'e gözlemci üye olarak kabul edildi. Bu tarih, CERN'ün kuruluşundan sadece 7 yıl sonrasına rastlıyor. Aradan geçen 50 yıl maalesef boşa harcanmış. 90'larda ilgi biraz artsa da asıl hareketlilik
2000'li yıllarda başlıyor. Mart 2006'da somut adımlar atılıyor. Başbakanlık, bu tarihlerde TAEK'i görevlendiriyor. Nisan 2008'de iki kurum arasında bir protokol imzalanıyor. Üyelik başvurusu ise 16 Mart 2009 tarihinde yapılıyor.”
Burada bir parantez açmak istiyorum. Hazır Engin Arık ‘ın sözü geçmişken Cern ve engin ARIK bağlantısını anlamamız açısından Hürriyet gazetesi arşivinden aldığım 19 Eylül 2008 tarihli
yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Röportajı yapan Hürriyet yazarı Özdemir İnce aynen şöyle diyor; Temmuz 2002 ortalarında Engin Arık ile yaptığımız söyleşinin konusu şu anda yapılmakta olan deneyler değildi. Biz Toryum'u konuşuyorduk. Dünya toryum rezervlerinin yarıdan çok fazlası Türkiye'de bulunuyor. 800 bin ton! 21. yüzyılın radyoaktif olmayan
en stratejik maddesi. Şu anda CERN'de üzerinde çalışmalar yapılan nükleer enerji santralı gerçekleşirse toryum bir numaralı element olacak. Çünkü 1993'te toryumun uranyumun yerine alabileceği kanıtlandı.

***

Prof. Dr. Engin Arık söyleşide CERN laboratuvarının toryum reaktörü konusunda yaptığı çalışmayla ilgili olarak şunları söylüyordu:
“Ön çalışmalar bitti. Avrupa'nın ilk prototip toryumlu nükleer santralı 2005 yılına kadar tamamlanacak. Ayrıca Japonya ve ABD de kendi santrallarını yapmaya çalışıyor. Bunlar santralı bitirdikleri zaman bize satacaklar.
Araştırmanın içinde olursak biz kendimiz daha iyisini üretebiliriz. Prototipin geliştirilmesinde mutlaka aralarında bulunmamız gerek.

Yeryüzündeki toryumun yarıdan fazlası bizde ama biz CERN'in yapmakta olduğu toryum nükleer enerji santralı çalışmalarında
yer almıyoruz!!!! Umudumuz Sayın Prof. Baki Akkuş'ta…

27 Ekim 2010 tarihli ntvmsnbc haberi;

Türk Fizik Derneği Başkanı Akkuş, CERN üyeliğiyle edinilecek hızlandırıcı teknolojisinin bilişim, iletişim, endüstri ve sağlıkta çok büyük bir gelişme yaratacağını söyledi.

Prof. Dr. Baki Akkuş, ''Türkiye'nin hem CERN'e üye olması, hem de ülkemizde Türk Hızlandırıcı Merkezi'nin kurulması, ileri teknolojinin ülkemizde üretilmesi açısından çok büyük önem taşıyor'' dedi.
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Türk Fizik Derneği, İstanbul Üniversitesi, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi ve Muğla Üniversitesi'nin ortaklaşa düzenlediği ''Türk Fizik Derneği 6. Uluslararası Katılımlı Parçacık Hızlandırıcıları ve Dedektörleri Yazokulu'', Bodrum Belediyesi Nurol Kültür Merkezi'nde başladı.

Bilim Kurulu Başkanlığını Prof. Dr. Suat Özkorucuklu, Danışma Kurulu
Başkanlığını Prof. Dr. Gülsen Önengüt ve Organizasyon Komitesi
Başkanlığını Doç Dr. Haluk Denizli'nin yaptığı yaz okuluna, Türk ve yabancı bilim insanları ile yüksek lisans ve doktora öğrencilerinden oluşan yaklaşık 100 fizikçi katılıyor.

28 Nisan 2012 Cumartesi

BİYOMÜHENDİSLİK BÖLÜMÜ TANITIMI


          BİYOMÜHENDİSLİK BÖLÜMÜ  TANITIMI
Biyomühendislik tıp, veteriner, gıda ve çevre bilimleri gibi canlı hayatıyla ilgili alanlarda karşılaşılan sorunları anlamak ve çözümler üretmek için, fen bilimleri ile mühendislik bilimlerinin prensiplerini birleştirerek canlı hayatının hizmetine sunan bir mühendislik disiplinidir
Bu bilim dalı; kütle ve ısı aktarımı, kinetik, biyokataliz, biyomekanik, ayırma ve saflaştırma teknikleri, biyoreaktör tasarımı, yüzey bilimi, akışkanlar mekaniği, termodinamik ve polimer kimyası gibi mühendisliğin temel ve uygulamalı birçok dalının yanı sıra; genetik, moleküler biyoloji, protein kimyası, metabolizma, hücre fizyolojisi ve biyokimyası, sitoloji, biyoelektrik, nörobiyoloji, immuoloji, farmakoloji gibi temel ve uygulamalı bilimlerdeki araştırma ve bilgi birikimleri arasında bir köprü oluşturarak, günümüz toplumunun farklı boyut ve sektörlerdeki sorunlarına özgün çözümler üretmeyi amaçlamaktadır.





                              Biyomühendislik Kapsamı
1. ) Biyoteknoloji  
2. ) BiyoprosesTasarımı 
3. ) Genetik Mühendisliği
4. ) Moleküler Mühendislik
5. ) Biyoinformatik 
6. ) Biyomedikal Mühendisliği

1. Biyoteknoloji
Endüstriyel biyoteknoloji,
Algal biyoteknoloji,
Çevre Biyoteknolojisi
Farklı uygulama alanlarına ve uygulama sektörlerine yönelik yöntem ve proses geliştirme çalışmaları.
Biyomühendislik eğitim planında öğrencilere; biyoloji boyutu ile, biyolojik sistemlerden yararlanan yeni biyoteknolojilerin geliştirilmesi ve bunların sanayideki kullanımları, mühendislik boyutu ile de mühendislik kavram ve yöntemlerinin aktarılması hedeflenmektedir.

2. Biyoproses Tasarımı
Biyoproses tasarımı
Biyokataliz
Biyoseperasyon
Immobilize enzimlerin geliştirilmesi, zararlı atık/atıkların mikrobiyal parçalanması, mikrobiyal yolla petrol çıkartılması.
Yeni ve ekonomik biyoreaktörlerin tasarımı. Biyolojik olayların daha kolay anlaşılması için, matematik modelleme ve simulasyon. Biyoenstrümantasyon ve ölçek büyütme, sulu ve çözgen ortamda biyokataliz.
Membran ayırmı, süperkritik akışkanlarla ayırım, biyolojik materyalin ayırma ve saflaştırma yöntemlerinin optimizasyonu. Kromatografik ve ekstraktif biyoseparasyon işlemleri, adsorpsiyon, iki fazlı sıvı polimer sistemleri ve miseller kullanılarak ayırma.
Hücre dışı ortamın kontrolu ile protein üretiminin kontrolu, besin elementleri transportu, özel tipteki biyoreaktörlerin tasarımı, biyoreaktör çalıma koşullarının belirlenmesi,

3. Genetik
Hücresel Mühendislik
Doku kültürü mühendisliği 
Yeni klonlama teknikleri, rekombinant ve non-rekombinant hücreler. Gen izolasyonu, aşı
araştırmaları, plazmid kararlılığı, elektroporasyon.
Hayvan ve bitki hücrelerinin üretim/çoğalma kinetiği, metabolizmaları.
Hibridoma teknikleri, yeni proteinlerin üretimi, sentetik polimer-hücre sistemleri yardımıyla, yarı yapay organlar (karaciğer, pankreas) geliştirilmesi

4.Moleküler Mühendislik
Protein mühendisliği
Aktif madde tasarımı
Hibrid proteinler, protein beliriminin hızlandırılması. Protein üretiminde hücre içi olaylar, protein salınımı.
Proteinlerin birbirleriyle etkileşimleri, yüzey olayları ve protein kararlılığı. Protein agregasyonu ve denatürasyonunun kinetiği, termodinamiği.
İlaç olarak kullanılan proteinlerin yapısı, kararlılığı, formulasyonu. Hücresel inhibitörler,
Kontrollu salınım/difüzyon,

5.Biyoinformatik
DNA sıra ve dizilimi araştırmaları
Protein sıra ve dizilimi araştırmaları
Makromoleküler yapıların (DNA ,RNA, protein) üç boyutlu dizilim araştırmaları
Küçük moleküllerin (potansiyel terapötik maddeler,aktif peptidler,ribozimler vs.) ligandlarıyla etkileşiminin araştırılması
Heterojen biyolojik veritabanlarının entegrasyonu
Biyolojik enformasyonun paylaşımının kolaylaştırılması
Bilgisayar ile otomize edilmiş veri analizi ve iletimi
Etkileşimde bulunan gen ürünleri için bilgi ağları oluşturulması
Kimyasal reaksiyonlardan hücrelerarası iletişime kadar pek çok biyolojik faaliyet sürecinin simülasyonu
Büyük çaplı biyolojik deneylerden (GENOM projeleri gibi) çıkan sonuçların analizi

6.Biyomedikal Mühendisliği
Biyomedikal tanı
Biyomedikal terapi
Biyomekaniik
Biyomateryaller
Tanı ve terapide kullanılacak invasif ve non-invasif tekniklerin geliştirilmesi
Redoks enzimleri ile elektriksel iletişim kurma, biyosensörler, elektroenzimatik sentezler, fizyolojik olayların ölçüm ve analizi.
Biyoreoloji, kan dolaşımı ve hastalıklarının modellenmesi, hücreler ve dokularla olumlu etkileşim kurabilen sentetik biyomateryallerin geliştirilmesi.
Yapay organların ve implantların geliştirilmesi ve temel mühendislik ilkeleri yardımıyla vücut yapı fonksiyonlarının modellenmesi (Kardiyovasküler ve mukoskeletal sistemler).
Doku ve organ rejenerasyonu, polimer-hücre etkileşimleri. Permeabilite, presipitasyon, koagülasyon, mikrosirkülasyon ve transport gibi olayların moleküler düzeyde tanımlanması.
Biyolojik olarak parçalanabilir polimerler, biyokompatibilite ve
toksikoloji, kontrollü salınım ile tedavi. Membran sistemlerinin biyomedikal uygulamaları (Diyaliz gibi).
Yaşam desteği sistemlerinin geliştirilmesi ve rehabilitasyonunun temel ilkeleridir.

Biyomühendisliğin Çalışma Alanları
Biyomühendislik eğitimi ile kazandırılan beceriler aşağıda belirtilen ürünlerin üretildiği ve hizmetlerin verildiği sektörlerde uygulama alanı bulmaktadır.
Çesitli gıda maddeleri
Enerji kaynakları (hidrojen, etanol, biyogaz)
İlaçlar (antibiyotikler, vitaminler, hormonlar)
Aşılar, tanı kitleri
Biyokimyasal maddeler (protein ve amino asitler, enzimler, organik asit ve çözgenler, pestisitler ve çesitli polimerler)
Biyomedikal sistemler (protezler, yapay organlar, biyomateryaller)
Transgenik bitki ve hayvan türleri
Madencilik, su arıtma, endüstriyel ve kentsel atıkların işlenmesi gibi hizmetler
Bu nedenle, Biyomühendislik Bölümü lisans programını tamamlayacak kişilerin yapacakları veya yapabilecekleri işler arasında, genetik analizler, biyolojik, sitolojik toksisite testleri, biyolojik üretim süreçleri, reaktörler ve uygun ayırma / saflaştırma ekipmanı seçimi ve tasarımı, biyolojik malzeme testleri, geliştirilmesi ve üretimi, tanı kitleri üretimi sayılabilir.
Ayrıca bu yeni ve akademik kariyer olanaklarının yanı sıra gıda, tarım, sağlık ve ilaç sektöründen çevre sektörüne kadar çok geniş bir endüstriyel yelpazede, hastane ve kliniklerde, hıfzısıhha ve TSE gibi yasal yükümlülükleri olan kuruluşlarda, genetik tanı ve tedavi merkezlerinde, aşı üretim tesislerinde ve hatta askeri kuruluşlar ile ithalat-ihracat şirketlerinde görev alabilmeleri mümkündür.




25 Nisan 2012 Çarşamba

Passaging Cells: GIBCO® Cell Culture Basics

Biyomühendisler Ne Yapar?

24 Nisan 2012 Salı

Kök hücre tedavisi, kalp krizi geçirenlerde başarılı oldu.

Kök hücre tedavisi, kalp krizi geçirenlerde başarılı oldu. 
"Lancet" tıp dergisinde yayımlanan araştırmada, hasarlı dokunun yüzde 50 oranında azaldığı ve yeni kalp hücrelerinin sayısında beklenmeyen bir artış gözlendiği belirtildi.
Cedars-Sinai Kalp Enstitüsü’nde yapılan araştırmaya kalp krizi geçiren 25 hasta katıldı.
Kalp krizinden bir ay sonra hastaların boyunlarındaki damarlardan kalplerine gönderilen boru yardımıyla kalp dokusundan örnek alındı. Laboratuvar ortamında her bir örnekten elde edilen yaklaşık 25 milyon kök hücre, kalbi çevreleyen atardamarlara nakledildi.
Sol karıncıktaki hasarlı dokunun oranı, tedaviden altı ay sonra yüzde 24’ten yüzde 16’ya, bir yıl sonra ise yüzde 12’ye azaldı. Hastalarda hasarlı dokunun yerine beklenmeyen bir biçimde sağlıklı kalp dokusunun oluştuğu tespit edildi.
Daha önce de Louisville Üniversite’sinde kalp yetmezliği teşhisi konmuş hastalar, kendi kalplerinden alınan kök hücrelerle tedavi edilmişti.
Kalp krizi, kan akışını engelleyen bir pıhtının kalbi oksijensiz bırakması durumunda görülüyor. İyileşme sürecinde kalp krizi sonucu ölen kalp kasının yerine oluşan doku, yeterince güçlü olmadığı için kalbin kan pompalama yeteneği önemli oranda azalıyor.